Bu Blogda Ara

19 Mayıs 2011 Perşembe

Truva Atı ve Odysseus

Truva atı, zekasıyla ünlü Odysseus'un Truva surlarını aşmak ve şehre gizlice girmek için yaptırdığı tahtadan at maketidir. Savaş yaklaşık 10 yıldır sürüyordur. Askerler bıkkın ve yorgundur. Zekası yüzünden Athena tarafından da sevilen Odysseus'un aklına tahtadan bir at yapma fikri gelir. At yapılır ve en seçkin askerler atın içindeki bölmelere gizlenirler. Yunan ordusu Tenedos (Bozcaada)'un arkasına gizlenirler. At kumsala bırakılır. Truvalılar atı tanrılardan bir hediye olarak kabul eder. Yunanlıları yendiklerini ve savaşın bittiğini düşünürler. Atı şehrin içine alıp, kutlama törenleri yaparlar.
Odysseus
Hava kararınca akşam olunca Yunan ordusu tekrar gelir ve şehre giren askerlerin açtığı kapılardan şehre girerler. Şehir yağmalanır.Kalan Truvalılar'da Aieneas önderliğinde İda dağına kaçtılar ve uzun bir deniz yolcuğu sonucu İtalya'ya varıp Roma medeniyetinin temelini attılar. Olympos taki Tanrıların sebep olduğu ve karıştığı Truva Savaşı yıllarca çok çetin çarpışmalara sahne olur. Savaş boyunca iki taraf birbirine kesin bir üstünlük sağlayamayınca, Akhalılar Truvalılara çok kurnaz bir oyun oynar. Akhalıların en akıllı krallarından Odysseus, bir tahta at yapma fikrini ortaya atar. Plana göre Akhalılar savaştan çekiliyor gibi gözüküp, geride çok büyük bir tahta at bırakırlar. Odysseus ve diğer seçkin komutanlar atın içine gizlenirken, diğerleri denize açılıp gemileri Bozcaada'nın arkasına, Troyalıların onları göremeyeceği bir şekilde gizlerler. Planın yürümesi için, görevi tahta atın Truvanın surlarından içeri girmesini sağlamak olan bir Akhalı askeri atın yanında bırakırlar.



Rodos Heykeli’nin Tarihi


Rodos Heykeli’nin Tarihi 




Rodos’un kusatmasi basarisizlikla sonuclaninca kuşatmadan geriye kalan tunç ve silahlar eritilerek yapılmış olan muazzam bir heykel…32 metre yüksekliğindeki bu heykel ise yalnızca 50 yıl ayakta kalabilmiş ve deprem sonucunda yıkılmıştır…



Güneş Tanrısı Helios’un tunçtan yapılma dev heykeliydi ve Rodos limanının ağzında bulunuyordu; Ama çoğu kez sanıldığı gibi heykelin bacakları arasından gemiler geçmiyordu. Heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve İÖ.304′teki başarısız Rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların eritilmesiyle yapılmıştı. Rodos Heykeli, İÖ.280′den 255′e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.

Rodosluların Rodos limanının girişine diktikleri bu heykel söylenenlere göre o kadar büyüktü ki, ayaklarının biri limanın bir girişine, diğeriyse diğer girişine basıyordu. Böylece limana girmek isteyen gemiler bu ayakların altından geçiyordu. Tanrı Zeus’u temsil eden bu bronz heykelin boyu 30 metreyi buluyordu. 224 yılında bir depremle yıkıldığı sanılan heykelin elindeki meşaleyi yakmak için ayaklarının içinden başlayan bir merdivenle yukarı kadar çıkılabiliyordu.

ERKEK OLMAK

Erkek olmak...

İdeal erkek profili
ERKEK OLMAK;
Hayatina bir sürü kadin girmesi degildir. Önemli olan; kaç kadini
gerçekten sevdigi ve onlara ne kadar dürüst olabildigidir...

ERKEK OLMAK;
Genis omuzlara sahip olmak degildir. Önemli olan; kaç kadina o
omuzlara yaslanacak kadar güven verdigidir...


Kadın Olmak!...

Kadın Olmak!...





Bir kadın çocuktur aslında... Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını... Ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz..


Bir kadın güçlüdür aslında...


Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.


Bir kadın sevgidir aslında...


 İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever; ama, tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer alamazsınız. Her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri 'acımak' duygusudur.



Bir kadın yalnızdır aslında...

Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.



Bir kadın çılgındır aslında...

Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Üreticiliğinin sınırı yoktur ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz üreticiliğini. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz!




2012 kehanetleri-2012 IŞILTILI İNSANLAR

2012 IŞILTILI İNSANLAR




 Eski uygarlıklar 21 aralık 2012 ye işaret ediyor. kimi kıyamet benzeri olaylar dizisini işaret ederken kimi foton ışıması sonucu süperbilinç zamanından bahsediyor. 21 aralık 2012'nin cuma gününe denk gelmesi de cabası !!! neden mi? kıyamet cuma günü kopacak :((


Gelelim senaryolara öncelikle eski uygarlıklar; -maya uygarlığı;dünyanın dönüş hızını,bütün ay ve güneş tutulmalarını,584 yıllık venüs döngüsünü neredeyse tam bir doğrulukla hesaplamışlardır.herbiri 394 yıldan oluşan 13 tane baktun denilen evrenin sonucunda gün döngüsüyle samanyolu galaksisinin kesişeceğini hesaplayan mayalar, takvimlerini bu 13 baktunun tamamlanmasıyla sonlandırmışlardır.bu 13 baktun hesaplandığında 21 aralık 2012 tarihine ulaşılmakta ve 21 aralık gün döngüsü olduğundan kehanetleri bu yüzden tutarlılık kazanmakta.mayalar bu tarihten sonrasını 6.dünyanın başlangıcı farklı bir boyuta geçiş olarak öngörmüşlerdir.

-aztek uygarlığı; aztekler mayalar gibi kesin tarih vermemişler ama içinde bulunduğumuz çağı güneş çağı son çağ olarak adlandırmışlar -kızılderililerin kehanetleri ve inka uygarlığı;cherokee yerlileri kutsal takvimlerinde 4.çiçek günü olarak adlandırdıkları 21 aralık 2012 yi devrin sonu olarak belirtmişlerdir.hopi yerlileri isa bu zamandan 5. zaman olarak söz etmişler.inka uygarlığı ise 5. zaman insanındanışıltılı parlak insanlar olarak bahsetmişler.

Aztek - İnka - Maya Kehanetleri (genel kültür yazısı)

Aztek - İnka - Maya Kehanetleri 




Mayaların kehanetlerle dolu takvimi kendi sonlarını da ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. Mayaların bu öngörüsüne, modern insan sadece 12 yıl önce bilimsel açıklama getirebildi.

Maya Uzmanı Astrofizikçi Cotterell, "Vatico Latin Kitabesi"ne göre Aztekler'in Mayalar'dan farklı olarak daha önce yaşanılan dört çağı farklı ezoterik (gizli öğreticilik) ve sembolik üsluplarla anlattığını söylüyor. Üstelik Cotterell bu çağlarda adı geçen tanrıları Yazıt Tapınağı'ndaki mezarların üstündeki "Palanque Kapağı"nda da keşfetmeyi başardı. Bu çağlara ilişkin bilgilerin ayrıntıları şöyle;
* Birinci Güneş Çağı: (Matlactili) 4008 yıl süren bu çağda yaşayanlar mısırla beslenen devlerdi. Güneş, su tarafından yok edilmişti. İnsanlar balıklara dönüştürülmüştü. Bazıları bu afetten sadece Nene ve Tata adında bir çiftin, su kenarında yaşayan bir ağaç tarafından kaçırılıp kurtarıldıklarına inanmıştı. Diğerleri ise, sular çekilinceye kadar bir mağaranın içine saklanarak kurtulan yedi çift olduğunu savundu. Bu çağda hüküm süren tanrıça Tlaloc'un karısı (Yeşim Etekli Tanrıça) Chalchiuhtlicue'dir.

MAYMUN İNSANLAR
* İkinci Güneş Çağı: (Ehecatl) 4010 yıl süren bu çağda yaşayanlar Acotzintli diye bilinen yabani bir meyve yiyerek besleniyorlardı. "Güneş Ehecatl" (Rüzgâr Güneşi) tarafından yok edilmişti. İnsanlar maymuna çevrilmiş, ağaçlara tutunmak suretiyle hayatta kalabilmiştir. Bir kadın ve bir adam, bir kayanın üzerinde durarak yıkımdan kurtulmuşlardı. Bu çağa "Altın Çağ" denir ve "Rüzgâr Tanrısı" hüküm sürerdi.
* Üçüncü Güneş Çağı: (Tleyquiyahuillo) 4081 yıl süren bu çağda insanlar "İkinci Güneş"ten kurtulanların torunlarıdır. Tzincoacoc adlı bir meyve yiyerek beslenen bu insanların yaşadığı dünya, Chicunahui Ollin günü denilen yangınla yok oldu. Bu çağa "Tzonchichiltic" (Kırmızı Kafa) adı verilmiştir ve "Ateş Tanrısı" tarafından yönetildiğine inanılırdı.
* Dördüncü Güneş Çağı: (Tzontlilac) 5026 yıl önce başladı. Tula'nın kurulduğu bu çağa Tzontlilac (Siyah Saç) adı verilir. İnsanlar kan ve ateş yağmuru sonrasında açlıktan ölmüşlerdir.

MAYALARIN ÇÖKÜŞÜ
Maya uzmanlarından Brooks, Mayalar'ın çöküşünü, M.S. 600 ve 1100 yılları arasında tropikal enlemlerde baş gösteren iklimsel nemliliğin değişimine bağladı. 10 derece ve 20 derece Kuzey enlem bölgelerinin, sert iklim dalgaları bakımından oldukça hassas olduğu bugüne kadar pek çok araştırmacı tarafından dile getirildi. Harvard Üniversitesi araştırmacılarından Sheret S Chase de benzer şekilde M.S. 790 ve 810 yılları arasında Maya Uygarlığı'nın kuraklığa maruz kaldığını iddia etmiştir. Mayaların çöküşüyle ilgili merak uyandıran asıl konu Mayalar'ın çöküş dönemi sırasında Güneş'le ilgili manyetik bir tersinirlik bekledikleriydi. Onlar bu tersinirliği güneş ışın bombardımanının artışı, bebek ölüm oranı artışı ve nesil tükenmesi olarak gösterdi. Ancak Mayalar daha bu olaylar baş göstermeden böyle bir şeyle karşılaşacaklarını biliyordu ve bu bilgilerini takvimlerine işlemişlerdi.


18 Mayıs 2011 Çarşamba

CAN DÜNDAR'DAN HARiKA BIR YAZI

 CAN DÜNDAR'DAN HARiKA BIR YAZI

Üniversite yillarimiz... Biz iki erkek arkadasiz.
Onlar da iki kiz.

Öyle tanistik SBF'nin kantininde... Birlikte çikiyoruz... O yillarda çikma ne demek... Sinemaya falan birlikte gidiyoruz öglenden sonralari. Aksam üzerleri de o zamanlarda çok ünlü Filiz Pastanesinde bulusup çay falan içiyoruz. Gözlerden gözlere, zaman zaman birlesen ellerde bir flört var, hepsi o... Çok sevdigim bir siir vardi, aklimda kaldigi kadariyla, söyleydi sanki, o yillardaki asklarimizi anlatan...
Bir sey var aramizda

Senin gözlerinde belli,

Benim yanan yüzümden.

Susuyoruz, arada bir,

Gülüserek basliyoruz söze.

Ne kadar gizlesek nafile,

Bir sey var aramizda,

Senin gözlerinde isildiyor,

Benim dilimin ucunda...

Söyleyemiyoruz

"Seni Seviyorum" diye...

Ama öyle seyler yapiyoruz ki, her sey ayan beyan... Ne mi yapiyoruz mesela... Biz üçümüz, Mülkiyeli'yiz. "Aramizda bir seyler olan" Orta Dogu'lu... Birgün ögleye dogru, üç Mülkiyeli, Kizilay'da rastlastik...
Sinemaya gitmek üzere sözlesiyoruz. Uzaktan bizim Orta Dogu'lu çikti meydana. "Hayrola" dedi. "Ögleden sonra sinemaya gidiyoruz, haydi sen de gel" dedim. "Çok mu istiyorsun" dedi. "Evet" dedim.
"Biletleri alin beni
bekleyin. Senin için gelirim" dedi, kostu gitti.